Yönetimde Kadın

Yönetim tarihinin ilk zamanlarında yönetici, “astlarının çalışmasından sorumlu kimse” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım yetersiz kalmasına rağmen, yöneticiliğin patronluktan farklı olduğunun anlaşılmasına olanak sağlamıştır. 1950’lerde davranışsal yaklaşımın etkileriyle insan unsuru ön plana çıkmıştır. Buna bağlı olarak, yönetici kavramı, insanların üstlendikleri işleri yerine getirmelerini sağlayan kişiyi değil, onların performanslarıyla sorumlu kişiyi ifade etmektedir (Drucker, 1993, s. 69). Eren’e (2001, s. 7) göre yönetici kavramı, işletmenin sahip olduğu kaynakları (insan, para, hammadde, malzeme, makine, demirbaş gibi) işletmenin amaçları doğrultusunda kullanılmasını sağlayan, bir araya getiren ve koordineli çalışmasını sağlayan kişiyi ifade etmektedir.

Ülker’e (1997, s. 176-186) göre yönetici: Örgütün amaçları doğrultusunda beşeri ve maddi kaynakların eş güdümünü sağlayan kişi olmakla beraber, emrine verilmiş bir grup insanı, belirli bir takım amaçlara ulaşmaya yönelik uyum ve işbirliği içinde çalıştıran kimsedir. Yönetici ile liderlik kavramları birbirine yakın görülse de, eş anlamlı sözcükler değildir. Yönetici başkaları için çalışan, önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak için gayret sarf eden, yapılacak işleri planlayarak uygulayan, uygulatan ve sonuçları denetleyen kişidir. Lider ise grup üyeleri tarafından hissedilen, ortak düşünce ve istekleri, grup üyelerinin benimseyeceği bir amaç biçiminde ortaya koyan ve grup üyelerinin potansiyel güçlerini, bu amaç için harekete geçiren kişidir. Baransel’e (1993, s. 25) göre yönetim, en genel tanımıyla: Amaçların etkili ve verimli bir biçimde gerçekleştirilmesi için insan kaynaklarının işbirliğini ve koordinasyonunu sağlamaya yönelik faaliyetlerin tümüdür. Yönetim üç boyutta incelenmektedir. Bu boyutlar evrensel bir süreç olarak yönetim bir takım faaliyet ve fonksiyonları, toplumsal yaşam kadar eski bir sanat olarak yönetim bir uygulamayı, gelişmekte olan bir bilim olarak yönetim de sistematik ve bilimsel bilgi topluluğunu ifade eder.

Kadın çeşitli nedenlerle çalışma hayatına girmiş ve zamanla sahip olduğu özellikleri iş hayatına yansıtmaya başlamıştır. Başarı tutkusu onu çalışma hayatında ilerlemeye itmiş ancak “çalışan işçi” pozisyonundan “yönetici” kademesine gelmesi o kadar kolay olmamıştır. Gerek kendisi ile ilgili sorunlar gerekse toplumun baskısına maruz kalması sonucunda kendini geliştirmesi dönem dönem sekteye uğramıştır (Negiz ve Yemen, 2011, s. 196). Kadınlar genellikle bilgi birikimi gerektirmeyen işlerde uğraşırken, yönetim ile ilgili alanlarda daha çok erkekler istihdam edilmektedir. Genel olarak kadınlar; işlerde karar verici olarak değil, başkalarının aldığı kararı uygulayıcı olarak çalışmaktadırlar (Yıldız, 1998, s. 271).  Kadınlar çalışma hayatına bilgi birikimi gerektirmeyen işlerle başlamış, zamanla kendisini geliştirerek yöneticilik kademesinde de çalışmayı istemiştir. Ülkemizde, kadınlar çalışmak için en çok kamu sektörünü tercih etmektedirler. Devlete duyulan güven ve düzenli çalışma saatleri bunun nedenlerinin başında gösterilebilir. Her ne kadar, kamuda çalışan kadınların sayısı yıldan yıla artış gösterse de, kadın yönetici sayısındaki artış aynı oranda olmamıştır (Yavuz, 2011, s. 70).

Kadın yöneticiler yönetim konusundaki yeteneklerini bazı alanlarda kanıtlayarak yönetim dünyasındaki konumlarını güçlendirmişlerdir. Özellikle bilişim, finans, insan kaynakları, reklamcılık, halkla ilişkiler, müşteri hizmetleri gibi alanlarda daha çok kadın yöneticiler tercih edilmektedir. Ancak istatistiklere göre kadınlar çoğunlukla orta kademede görev yapmakta, üst yönetim basamaklarına ulaşamamaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde dahi, üst yönetim kademelerinde kadın yönetici sayısının çok düşük olduğu görülmektedir (Pamukoğlu 2004, s. 91). Kadınların yönetim kademesine gelebilmesi için erkeklerden daha çok çalışması gerektiği bir gerçektir. Yönetim kademesindeki kadınların azlığı dikkat çekerken, bu kademeye gelen kadınlar ise ya çok çalışmışlar ya da sosyo-ekonomik açıdan üst sınıf ailelerden gelmişlerdir. Yavuz’a (2011, s. 71) göre; Türkiye’deki üst düzey kadın yöneticiler sosyo-ekonomik açıdan üst sınıf ailelerden gelmektedir. Kadın yöneticilerin %6’sı yönetici ve %53’nün babası bürokrattır. Çoğu Türkiye’deki yabancı okullarda ya da yurtdışındaki okullarda lisans ve yüksek lisans eğitimi görmüşlerdir. Bu yüzden, yolda dikenlere takılmamışlar, merdivenleri çıkarken hiç yorulmamışlardır. Bu kadınlar, aynı zamanda altsınıftan gelen kadınları ev işi ve çocuk bakımında kullanarak, hem evli hem de çocuk sahibi kadın vasfını taşıyarak mesleki statülerini korumaktadır.

Yönetimde Kadın Kaynakları

Baransel, A. (1993). Çağdaş Yönetim Düşüncesinin Evrimi. İstanbul: İ.Ü. İşletme Fakültesi Yayını.

Drucker,  P. F.  (1993). Kapitalist Ötesi Toplum, (Çev. B. Çorakçı). İstanbul: İnkılâp Kitabevi.

Eren,  E. (2001). Yönetim ve Organizasyon: Çağdaş Küresel Yaklaşımlar. İstanbul:  Beta Yayınları.

Negiz, N. ve Yemen, A. (2011). Kamu Örgütlerinde Kadın Yöneticiler: Yönetici ve Çalışan Açısından Yönetimde Kadın Sorunsalı. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 24, 195-214.

Ülker, G. (1997). Yönetici ve Lider.  21. Yüzyıl Liderlik Sempozyumu, İstanbul.

Pamukoğlu,  E. (2004). Duygusal Zekanın Yönetici Etkinliğindeki Rolünün Kadın Yöneticiler Bağlamında İncelenmesi ve Bir Araştırma. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli.

Yavuz, N. (2011). Eğitim Sektöründe Çalışan Kadın Yöneticilerin Rol Çatışması (Kocaeli İli Örneklemi). (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Erciyes Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri.

Yıldız, E. (1998). Türkiye’de ücretli kadın emeğinin toplumsal cinsiyet temelinde analizi. A. B. Hacımirzaoğlu (Ed.), 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

 

Ayrıca Kontrol Edin

Örgüt Kültürünün Oluşumu

Örgüt kültürü, örgütlenmenin başladığı andan itibaren oluşmaya başlamış, neo-klasik dönemde etkisini göstererek günümüze kadar gelmiş …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir