turkiyede-kadinin-calisma-hayatina-katilimi

Türkiye’de Kadının Çalışma Hayatına Katılımı

Ülkemizde kadın işgücünün gelişim süreci, dünyada görülen gelişim sürecinden çok da farklı değildir. Batı toplumlarında görüldüğü gibi, ülkemizde de kadın işgücünün yoğun biçimde ücretli işgücü halini alışı, erkek işgücünün azaldığı savaş dönemlerine rastlamaktadır. Ülkemizde kadın çalışanların sayısı 19. yüzyılın sonlarında artmaya başlamıştır. Başlangıçta kadınlar ve kız çocukları mensucat alanında yoğun olarak çalışırken, ilerleyen zamanlarda daha farklı sanayi alanlarına da yönelmişlerdir. Ülkemizde kadın işgücünün ücretli işgücü halini alışı ekonomik ve toplumsal bir zorunluluğun sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sanayileşmenin etkisi ile artan işgücü talebinin karşılanması sorunu kadınların da ücretli işgücüne dahil olmasını ihtiyaç haline getirmiştir. İkinci Dünya Savaşı da tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çalışma hayatındaki kadın sayısının artmasında önemli bir paya sahiptir. Cumhuriyet kurulduktan sonra gerçekleştirilen hukuksal düzenlemeler, kadının gerek toplum içerisinde gerekse çalışma hayatında hak ettiği yeri alması konusunda ciddi atılımların gerçekleştirilmesini sağlamıştır (Güldal, 2006, s. 15). Ancak kadınlara atfedilen, sabır, uysallık ve itaatkârlık özellikleri; düşük ücretli, vasıfsız, rutin, sıkıcı, dikkat gerektiren, hünere dayalı işlerde yoğunlaşmalarına yol açmaktadır. İşgücü piyasasındaki ayrımcılık sebebiyle, yüksek kazançlı ve yüksek vasıflı bazı işler kadınlara kapalı tutulurken, kadınların eşit işe karşı eşit ücret alamamaları, yarı zamanlı, düşük statülü, enformel işlerde çalışmaları ve sendikalaşma oranlarının düşük olması, işgücü piyasalarındaki ikincil konumlarının yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır (Ulutaş, 2009, s. 27-28). Ayrıca, köyden kente göçün yoğun olarak yaşandığı ülkemizde kadın, köyde işgücü içinde görülürken kente geldiğinde yeterli eğitim ve mesleki bilgi ve beceriye sahip olmaması nedeniyle kent işgücü piyasasına girememekte, işgücü dışında kalarak genellikle ev kadını olmaktadır. İşgücüne katılmayan 100 kadından 61,2’si bunun nedeni olarak “ev kadını” olmalarını göstermektedir. Bu olgu kadının işgücüne hem kırda hem de kentte katılımını azaltmaktadır. Gelir azlığı nedeniyle çalışmak zorunda olan kadınlar ise sosyal güvencesiz düşük statülü ve düşük gelirli işlerde çalışmak zorunda kalmaktadır (KGSM, 2012, s. 25).

Milli Eğitimde Kadın İstihdamı

Öğretmenlik mesleği kapsayıcı özelliği olan bir meslektir. Öğretmenler, her meslek grubundan insanın yetiştirilmesinde rolü olduğu gibi bir ülkenin kalkınması, toplumdaki huzur ve sosyal barışın sağlanması, bireylerin sosyalleşmesi, toplumsal hayata hazırlanması, toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara kazandırılması ve nitelikli insan gücünün yetiştirilmesini sağlamada da etkin role sahiptir (Çelikten, Şanal ve Yeni, 2005). Öğretmenlik, toplumda bu kadar önemli bir yere sahip olmasının yanında öğretmenliğin bir kadın mesleği olarak görülmesi ve diğer işlere göre çalışma koşullarının daha esnek olması kadınlar tarafından çok tercih edilmesine neden olmaktadır.

Ülkemizde kadınlar diğer kamu hizmet sınıflarında daha çok, küçük memur olarak alt düzey görevlerde çalışmaktadır. Fakat öğretmenlik aslında uzmanlık isteyen bir görevdir. Öğretmen ihtiyacının artmasına paralel olarak kadın öğretmenlerin de sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu durum da kadının, küçük memur olarak çalışmasından, uzman olarak çalışmasına bir geçiş yaptığını göstermektedir (İçli, 1997).  Öğretmenlik mesleği kamuda ciddi bir istihdam alanıdır ve en fazla personel bu alanda istihdam edilmektedir. Bu hizmet alanı içerisinde kadınların sayısı diğer meslek alanlarına göre çok fazladır. Öğretmenlik mesleği en tutucu toplumlarda bile annelikle özdeşleştirildiği için kabul görmüş ve kadın oranları incelendiğinde erkeklerle eşit oranlarda yer aldıkları görülmüştür (MEB, 2005). 2011-2012 öğretim yılındaki bilgilere göre, okulöncesi eğitimde çalışan 55.883 öğretmenin % 94,7’si (52.929), ilköğretimde çalışan 515.852 öğretmenin % 53,7’si (276.998), ortaöğretimde çalışan 235.814 öğretmenin ise % 43’ü (101.661) kadınlardan oluşmaktadır  (KGSM, 2012, s. 15).

Türkiye’de Kadının Çalışma Hayatına Katılımı Kaynakları

Çelikten, M., Şanal, M. ve Yeni, Y. (2005). Öğretmenlik mesleği ve özellikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19(2), 207-237.

Güldal, D. (2006). Kadın Yöneticileri Motive ve Demotive eden Faktörlerin Tespitine Yönelik Bir Araştırma. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.

İçli, G. (1997). Bir Kadın Mesleği Olarak Öğretmenlik. C.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Soysal Bilgiler Dergisi, 19, 235-264.

Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü (2012). Türkiye’de Kadın. Web sayfası: http://www.kadininstatusu.gov.tr/upload/kadininstatusu.gov.tr/mce/trde_kadin_2012_ekim.pdf

Milli Eğitim Bakanlığı (2005). Milli Eğitim Sayısal Veriler 2004-2005. Ankara: Milli Eğitim  Bakanlığı, Yayımlar Dairesi Başkanlığı.

Ulutaş, Ç. Ü. (2009). Yoksulluğun Kadınlaşması ve Görünmeyen Emek. Çalışma ve Toplum, 2, 25-40.

 

Ayrıca Kontrol Edin

Çocuklarımız İçin Yeni Eğitim Fırsatları

Mevcut ABD K-12 eğitim sisteminin içler acısı sonuçlar ürettiğine ve onu reforme etmeye yönelik aşamalı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir