yonetim-kuramlari

Yönetim Kuramları

Yönetim alanının bilimsel olarak incelenmeye başlanmasıyla bu alanda farklı görüşler ortaya çıkmaya başlamıştır. Yönetimle ilgili görüşler ilk başlarda kişilerin tecrübelerine dayanmaktaydı. İşletmelerde yöneticilik yapanlar, bu tecrübelerini diğer insanlarla paylaşmışlardı. Yönetim tecrübeleri ve örgütlerde yapılan araştırmalarla yönetim hakkında kuramlar ortaya çıkmıştır. Yönetim kuramları, dönemin düşüncelerini yansıtmaktadır. İnsana bakışı da yansıtan kuramlar, insanın nasıl daha verimli çalışabileceği ile ilgilenmiştir.

Yönetim kuramları kamu ve özel örgütlerini etkilemiştir. Uygulamada iyi sonuçlar alındığı görülerek yönetim hakkındaki görüşler yaygınlaşmıştır. Yönetimin ilk zamanlarında, yöneticilerin tecrübelerine de dayanan klasik kuramlar kendini göstermektedir. Yönetim anlayışına bir düzen getirilmeye çalışılmıştır. İnsanların düzenli bir şekilde çalışarak daha verimli iş yapılması amaçlanmıştır. Daha sonraları insana değer verilmediği düşünüldüğünden eleştirilse de klasik kuramlar, yönetimin bilimleşmesine büyük katkı sağlamıştır. 1929 Yılında Amerika’da yaşanan ekonomik krizinin bir kırılmaya sebep olduğu yönetim biliminde insanları önemseyen bir yaklaşım ortaya çıkmıştır. İnsan ilişkileri yaklaşımı da denilen bu yeni yönetim anlayışında örgütlerde çalışan insanlar üzerinde yapılan deneyler etkili olmuştur. Daha sonra ise örgütlerin canlı sistemler olarak görüldüğü, çalışanlar ve örgüte önem verilmesinin yanında çevreyi de önemseyen modern yönetim kuramları ortaya çıkmıştır.

Yönetimin bilimsel gelişimi kamu ve özel örgütleri etkilemiştir. Örgütlerin nasıl yönetileceği bahsedildiği için örgüt kuramları da denmektedir. Yönetim kuramları örgütlerin nasıl yönetileceği hakkında yöneticilere fikir vermiştir. Yönetimde başarılı olmak isteyen yöneticiler,  yönetimdeki bilimsel gelişmeleri takip etmiştir. Yönetimde yaşanan gelişmelerden eğitim kurumları da etkilenmiştir. Yönetim kuramlarının yeni ortaya çıktığı zamanlarda mevcut durum göz önüne getirilmiştir. Fakat daha sonraki gelişmeler daha iyi bir yönetim için yapılması gerekenler hakkında yardımcı olma niteliğindedir. Günümüzde kamu örgütleri ve özel örgütlerde, şimdiye kadar geliştirilen yönetim kuramlarını görebilmek mümkündür.

Klasik Yönetim Kuramları

Yönetim, örgütlerde daha fazla üretim yapmak amacıyla dikkat çekmiş ve bilim haline gelmiştir. Klasik yönetim yaklaşımı bu sebeple bilimsel yaklaşımlar olarak da adlandırılmaktadır. Örgütlerin üretimini yükseltilmesi önemli görüldüğü için bu konuda çalışma yapılması kolay olmuştur. Yönetimin ilk zamanlardaki en büyük amacı örgütlerde, insanları daha verimli çalıştırarak daha fazla üretimi sağlamak olmuştur. Sanayi Devrimi ile birlikte üretimin makinelerle gerçekleştirilmesi makinelere önem verilmesini sağlamıştır. Bu nedenle örgütlerde üretim yapan insanlara da birer makine gibi bakılmaya başlanmıştır. İnsanın bir verim makinesi olarak değerlendirilmesi, onu hayatın gerçeklerinden uzaklaştırmıştır. Böylelikle ilerleyen zamanlarda iş hayatında mutsuzluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Klasik yönetim anlayışında örgütün verimi ön plandayken örgütte işleri yapan insanlara pek değer verilmemektedir. İnsanlara birbirinden farklı özelliklere sahip varlıklar değil üretimi gerçekleştiren makine gözüyle bakılmıştır. Birer mühendis olan Frederick Taylor ve Henri Fayol ile bir üniversite profesörü olan Max Weber’in geliştirmiş olduğu kuramlarda bu durum kendisini göstermektedir.

Amerika’da ustabaşılık yaparken mühendisliğe yükselen Taylor, işletmelerde yöneticilik görevinde de bulunmuştur. Taylor, işçilerden daha fazla verim almak üzere “Bilimsel Yönetim Yaklaşımı”nı geliştirmiştir. Taylor’un yönetim yaklaşımında yer alan “bilimsel” sözcüğü bu yaklaşımı çekici hale getirmiştir. İşçilerin yaptığı hareketlerin takibini yaparak işi daha kolay yapma yollarını araştırmıştır. Her hareketin ne kadar sürede yapılabileceğini araştıran Taylor, işçilerden ortalama bir zamanda kendilerinden bekleneni yapmalarını istemiştir. Taylor’un yaklaşımı örgütün faaliyetlerinin kontrolünün ve planlanabileceğinin mümkün olduğunu göstermiştir. Bilimsel yönetim yaklaşımının, sonuçları itibariyle yönetim alanında büyük etkileri olmuştur.

Taylor gibi bir mühendis olan Fayol da yönetim alanına katkıda bulunmuştur. Taylor’un işçiler üzerinde çalışmasına karşılık Fayol verimin arttırılabilmesi için yöneticiler üzerinde çalışmıştır. Taylor ile benzer görüşlere sahip Fayol, bu yönüyle ondan ayrılmaktadır. Fayol’un kendisi de uzun yıllar yöneticilik görevinde bulunmuştur. Yönetim tecrübelerinden yararlanarak getirdiği yaklaşım “Yönetim Süreci Yaklaşımı” olarak adlandırılmaktadır. Fayol yönetimde etkinliğin sağlanabilmesi için belli ilkelerin takip edilmesini savunmuştur. Fayol, yönetime Taylor’dan daha bütüncül olarak bakmıştır. Fayol yöneticilerin takip etmesi amacıyla 14 ilke belirlemiştir. Fayol’un belirlediği ilkeler şunlardır; işbirliği, yetki, disiplin, yön birliği, bireysel çıkarların geri planda tutulması, ücret, merkezileşme, emir-komuta zinciri, düzen, eşitlik, çalışanların sürekliliği, inisiyatif ve takım ruhu.

Max Weber, yönetime örgüt ile birlikte sosyal yapı bağlamında da bakmıştır. Farklı alanlarda da çalışmaları bulunan bir üniversite profesörü olan Weber, hükümet de danışmanlık görevinde de bulunmuştur. Weber’e göre bürokrasi sadece devlet yönetiminin değil örgütlerin de dikkate alması gerekli bir kavramdır. Bürokrasinin en etkili yönetimi sağlayacağını düşünen Weber’in yönetim hakkındaki görüşleri “Bürokrasi Yaklaşımı” olarak adlandırılmıştır. Weber’in tanımladığı geleneksel yetki, karizmatik yetki ve ussal-yasal yetki türleri ile yönetim bilimine katkılarda bulunmuştur.

Neoklasik Yönetim Kuramları

Klasik yönetim yaklaşımının insanı bir makine olarak ele alması, işçilerin mutsuz olmasına yol açmıştır. Klasik kuramlara tepki olarak doğan Neoklasik yönetim kuramları, insan ilişkilerini temel almıştır. Bu nedenle “İnsan İlişkileri Yaklaşımı” olarak da adlandırılmaktadır. Elton Mayo ve arkadaşlarının örgütlerde çalışanlar üzerinde yaptığı ve yıllar süren araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Mayo ve arkadaşlarının yapmış olduğu Hawtorne araştırmaları, örgütlerde çalışan insanların sadece ücretle motive olmadıklarını ortaya koymuştur. Örgütlerde formal grupların yanında kendiliğinden oluşan informal grupların fark edilmesi bakımından yönetim bilimine önemli katkılarda bulunulmuştur. Örgütteki insanların sosyal ilişkileri de önemsediği anlaşılmıştır. İnformal grupların öneminin anlaşılmasıyla, yönetimin informal grupları dikkate alarak daha yüksek verim alınabileceği görülmüştür.

Elton Mayo ve arkadaşlarının yaptığı Hawtorne araştırmalarında yaptığı iki deney dikkat çekmiştir. Aydınlatmanın çalışanlar üzerinde yaptığı deneyde, aydınlatmanın değiştirilmediği kontrol grubu ve ışığın artırıp azaltıldığı deney grubunda ilginç bir şekilde verim artışı gözlenmiştir. Böylece çalışanların kendileriyle ilgilenildiği zaman verimlerinin arttığı fark edilmiştir. Bu araştırmada parça başına ücretin uygulanması ile verimin artacağı düşünülürken, belli bir zaman sonra üretimin sabit kaldığı dikkat çekmiştir. Bu durum örgüt içerisinde oluşan informal grupların kendi normlarını belirlediğini göstermiştir. İnformal grupların çalışanları grup normlarına uymaya zorladığı fark edilerek yönetimde informal gruplara dikkat çekilmiştir.

Bir şirket yöneticisi olan Chester Barnard da yönetim bilimine “İşbirliği Kuramı” ile destek sunmuştur. Barnard, çalışanlarla örgütlerin işbirliği yaparak her iki tarafın da kazançlı çıkacağını öne sürmüştür. Örgütün varlığının devamını çalışanların katkısına bağlamıştır. Çalışanların örgüte katkı sağlamasının da onların ihtiyaçlarının karşılanması ile mümkün olabileceğini ileri sürmüştür. Çalışanların ihtiyaçlarının örgüt tarafından karşılanmasının, örgütün verimli bir şekilde devamını sağlayacağını ifade etmiştir. Bunun için informal grupların katkısı amaçlanmıştır. Her iki tarafın da kazançlı çıkması için örgüt ve çalışanların işbirliği yapmasını önermiştir.

Modern Yönetim Kuramları

Yönetimin bilimsel bir nitelik kazanmasıyla, iyi bir yönetim için sürekli araştırmalar yapılmıştır. Klasik yönetim yaklaşımı, insanı önemsememekle eleştirilse de yönetimin bilimleşmesinin başlangıcını oluşturmuştur. Klasik yönetim yaklaşımına tepki olarak doğun neoklasik yönetim anlayışı da yönetim biliminin gelişimini devam ettirmiştir. Dönemin şartlarına uygun bir yönetim anlayışıyla birlikte yönetim alanında yapılan yeni araştırmalar, yeni yaklaşımları ortaya çıkarmıştır. Yönetim kuramları, örgütler tarafından kabul görerek verimin arttırılmasına katkı sağlamıştır.

Klasik yönetim anlayışının örgütü ön plana alarak insanı ihmal etmesi, neoklasik yönetim anlayışının insanı ön plana alarak örgütü ihmal etmesi  yönetim bilimi için bir eksiklik olarak görülmüştür. Bu sebeple iki anlayışın sentezi olan ve her iki anlayışı da kapsayan modern yönetim kuramları doğmuştur. “Sistem Yaklaşımları” da denilen yeni anlayış, yönetime örgütü ve içinde bulunduğu çevreyi de göz önünde bulunduran bir yaklaşım sunmaktadır.

Sistem yaklaşımına göre örgüt ile çevre birbirinden bağımsız değil karşılıklı etkileşim halindedir. Örgütler çevrelerinden girdi olarak aldıklarını bir süreçten geçirerek yine çevresine çıktı olarak sunmaktadır. Çevreden hammadde ve bilgi gibi girdiler, değişiklik yapıldığı bir süreçten geçirilerek çevreye ürün veya hizmet gibi çıktılar verilmektedir. Sistem teorisinde çevre çıktıya olumlu veya olumsuz tepkiler vererek bir anlamda denetim sağlanmaktadır. Çevre geri bildirim ile çıktıya olan tepkisini göstermektedir.

Bertalanffy tarafından canlılar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu ortaya atılan genel sistem teorisinde, örgütlerin canlı varlıklar gibi çevreleri ile etkileşim halinde oldukları ve yaşamlarını devam ettirebilmek için çevreye uyum sağlanması zorunlu görülmektedir. Bu teoriye göre birbirinden farklı ve karmaşık sistemler büyük bir sistem olan örgüt çatısında bir araya gelmektedir. Genel sistem teorisi farklı bilimler arasında işbirliği ve yönetime farklı bir bakış sağlamış olması yönüyle büyük önem taşımaktadır.

Yönetime sistem yaklaşımlarında çevresi ile etkileşimde bulunmayan sistemler “kapalı sistem” çevre ile etkileşim halinde olan sistemler ise “açık sistem” olarak değerlendirilmektedir. Daniel Katz ve Robert Kahn’ın geliştirdiği açık sistem teorisinde örgütlerin çevreden aldıkları girdi, işleme süreci ve çevreye çıktı sunulmasının bir döngü halinde  devam ettiği savunulmaktadır. Açık sistem teorisine göre örgütler sürekli olarak çevreye açıktır, çevreden alınanlar dönüştürülerek çevreye verilmektedir.

Sibernetik teorisi de yönetimde sistem yaklaşımını benimseyen modern yönetim kuramlarındandır. Sibernetik teorisinde geri bildirimin önemi üzerinde durulmaktadır. Aynı zamanda bir denetim mekanizması görevi yapan geri bildirim ile sistemin yanlışlarının düzeltilmesi sağlanmaktadır. Örgütün denetlenmesi ile amaçlara ulaşılması, amaçlardan sapma söz konusuysa düzeltilmesi mümkün olabilmektedir. Sibernetik teorisi ile yönetimin etkinliği, sonuçlara göre değil sürece göre sağlandığı için amaçların daha az kaynak kullanımı ile gerçekleşmesine katkıda bulunulmaktadır.

Yönetim Kuramları Kaynakları

Aydın, M. (2014). Eğitim yönetimi. Ankara: Gazi Kitabevi.

Bursalıoğlu, Z. (2010). Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama. Ankara: Pegem Akademi.

Lunenburg, F. C. ve Ornstein, A. C. (2013). Eğitim yönetimi (G. Arastaman, Çev. Ed.). Ankara: Nobel Yayınları.

Tortop, N., İsbir, E. G., Aykaç, B., Yayman, H. ve Özer, M. A. (2012). Yönetim bilimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Yalçınkaya, M. (2002). Açık sistem teorisi ve okula uygulanması. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi22(2).

Ayrıca Kontrol Edin

Örgüt Kültürü

Toplumda yaşayan bireyler kendilerini aşan hedeflerini başarabilmek için diğer bireylerle birlikte hareket etme, işbirliği içine …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir